Kayıtlar

Kasım, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

31. İstanbul Kitap Fuarı İzlenimlerim

Resim
Kitap fuarı, İstanbul’un merkezine çok uzak, geçtiğimiz yıllara kıyasla çok kalabalık, çocukluğumun kitap fuarından farklı. Yine de kitap fuarı atmosferini yaşamak güzel, iyi ki gitmişim. İstanbul Kitap Fuarı’na ilk gidişim ilkokul yıllarıma denk gelir. Babamın elimden tutup götürdüğü ve beraber bir sürü kitap aldığımız günler. Yazarlarla ve yayınevi çalışanlarıyla sohbet etmek fuarın en özel yanıydı. Seçtiğim kitaplara göre kitap önerileri almak, kitapların kapaklarını incelemek, ilk cümlelerini okumak çocuk kalbimi mutlu ederdi. O zamanlar kitap imza kuyrukları, yerlerde oturarak sıra beklenen dolmuş kuyruklarına benzemezdi. Kitap fuarına gelenler, fuar ne kadar kalabalık olursa olsun birbirini itmezdi. Fuar Tepebaşı’ndan Büyükçekmece’ye taşındı. İstanbul’un nüfusu o yıllardan bugüne dek fazlalaştı. İstanbul’da yaşadığını iddia eden ancak şehir merkezine toplu taşıma ile iki saatten kısa sürede varamayan insan toplulukları sırf vitrin bakar gibi kitaplara bakar mıydı? Pus

KİTAP: Sinan Sülün - Karahindiba

Resim
Bir ilk kitap olan Karahindiba’yı satır aralarında düşünerek okuyan okur, edebiyat dünyasına güçlü bir yazarın ayak bastığını çok geçmeden fark edecek. "Karahindiba", üç öyküden oluşuyor: Aralık, Mavi Pelikan ve kitaba adını veren Karahindiba. Her üç öyküde de farklı üsluplarla toplumsal dayatmaların sebep olduğu hayal kırıklıkları ve yalnızlıklar üzerinden yaşama tutunma veya tutunamama anlatılıyor. Yazar, mağlup olanlar merkezinde üç farklı dünya kurmuş. İlk öykü Aralık , Yusuf Atılgan’ın unutulmaz eseri Aylak Adam’dan bir alıntı ile başlıyor. İhanete uğramış, çaresiz, işsiz ve yalnız Rıfat, ağabeyi Arif ve annelerinin yanına dönerek onlarla yaşamaya başlıyor ve onun gözünden hayata bakma fırsatımız oluyor. “Bize her şeyi yanlış öğretmişler Kudret. Bu dünyanın dörtte biri kara, dörtte biri gözyaşıymış. İnsanlıktan ikmale kalmışız haberimiz yok.” (Aralık, s.37) “Demek ki ben mutsuzum. Tuhaf bir su içmişim de sanki içim görünüyor Gözlerim buzdan

YARIM KALMIŞ BİR HAYAT ve BU YARIM KALMIŞ HAYATIN EN ÖNEMLİ ESERLERİNDEN BİRİSİ: "YABANCI"

Resim
İkinci Dünya Savaşı sonrasında varoluşçu edebiyatçıların en önemlilerinden birisi olan Albert Camus’nün “Yabancı” isimli romanı, edebiyatın evrenselliğine ve zaman tanımazlığına güzel bir örnek. 1957 yılında edebiyat alanında Nobel Ödülü’ne layık görülen yazarın henüz herhangi bir kitabını okumadıysanız “Yabancı”, başlangıç için güzel bir roman. Cezayir doğumlu gazeteci, felsefeci ve yazar Albert Camus, 1957 yılında edebiyat alanında Nobel Ödülü’ne layık görüldükten iki sene sonra, 46 yaşında, bir trafik kazasında hayatını kaybediyor. 20. yüzyılda edebiyat dünyasının en önemli isimlerinden birisi olarak kabul edilen yazarın, romanlar ve deneme kitapları dışında yazmış olduğu uzun öyküler ve tiyatro oyunları da var. Felsefe alanında varoluşçu akımın etkisinde açıklanabilecek olan absürdizmin bir yansıması olan “Yabancı“, Fransa’da 1942 yılında, Türkiye’de ise Can Yayınları tarafından 1981 yılında yayımlanmış; her edebiyat severin bir dönem okumuş olduğu, insanı düşünmeye